top of page

Ziyafet Sofrası




Yetimlerin hepsinin dönüşü vadi halkı için muhteşem bir şeydi. Onların gelmesi ile vadinin bolluğu ve bereketi artmıştı. Kocaman yemek sofrasında bir sürü insanlar, cazılar ve orman halkı mutlulukla yer alıyordu. At adamlar ortalıkla hem devriye geziyor hem de kendileri için hazırlanan sofrayı gözlüyorlardı. Masaya en son at adamlar katılırdı her zaman. Çok aç bile olsalar lokmaları ağızlarına en son atanlar onlar olacaktı.


Yedi yetim her zaman en çok sevilenlerdi. Onları en ortaya oturttular. Diğer yetimleri de karşılarına. Cazılar ve orman kadınları eskilerden söz açmışlardı bile. Çatırdayan eve gelmiş olan, burada yetişmiş olan tüm yetimlerden. Aralarından çıkan önemli kişilerden. Peyma, Zersenil'e bakıp gülümseyerek gözlerini devirir gibi yaptı. Bunları dinlemek bu iki kızı sıkardı hep. Ama bu sefer, onca yıldan sonra geçmişin sıkıcı alışkanlıkları iyi hissettiriyordu. Birlikte söyleştiler. Güzel çorbalardan yudumladılar ve masaların üzerinde ışık saçarak uçuşan ateş perilerine kadeh kaldırdılar. Evde hissetmek e orman halkı ile birlikte olmak herkese iyi hissettirmişti. Aylensis masaya, masada uzun sürelerden beri görmediği perilere bakarak gülümsedi. Orman kadınlarının gülümseyen yüzleri onu şaşırttı. Yetimler gitmişken orman öyle yapayalnızdi ki. Orman kadınları ondan kaçınıyorlardı. Perilerin çoğu görülmez olmuştu. Ağaçlar yaşıyordu ama Aylensis'in yürüdüğü yerleri hep dikenli çalılar bürümüştü, patikalar kapanmıştı. Ve öyle uzun zaman geçmişti ki. Tam da böyle düşünürken Aylensis etrafına bakındı ve sofrada oturan herkesin nasıl da genç göründüğüne şaşırdı. Yedi yetimler kayboldukları günden sonra sanki bir gün bile yaşlanmamıştı. Ama Koca Adam ve Zersenil, kendisinin şimdiki - kızıl saçlı hali kadar yaşlı ancak görünüyorlardı. Oysa Aylensis bunca zaman içinde kamburu çıkmış ve bembeyaz saçları olan bir yaşlı kadına dönmüştü. İçinde garip bir öfke vardı.

Masadan kaldırdı onu bu öfke. Biraz uzaklaşmak istedi. Oysa en çok sevdiği, çok derinden istediği birşeydi bu akşam. Böyle bir akşamı sağlayabilmek için herşeyi yapardı. Herşeyi. Oysa şimdi masada oturmak istemiyordu. Ormana kaçmak istedi. Kendi başına olmak istedi. O zaman ellerini yumruk yaptı. Öyle acıyordu ki içi, öyle kızgındı ki ne yapacağını bilemiyordu ve gözleri alev alev yanıyordu. Kendisine bağırdı içinden. "Her zaman istediğin şeydi işte. Neden bu biricik akşamı kaçırıyorsun!" Ama sonra gene bağırdı içinden "Bu biricik akşam her akşam olabilirdi. Onlar gittiler. HErkes varken çok güzeldi. Ormanı ıssızlaştırdılar, öldürdüler!" Ama biliyordu içinden, orman ölmemişti. Ölen hiçbirşey yoktu. Ve birazdan ağlayacaktı. Ağladığında gene kamburu çıkmış beyaz saçlı yaşlı kadına dönüşecekti. Kendisini tutmaya çalıştı ama öfkesi alev alev yükseliyordu içinden. O zaman ormanın tenhalığına kaçmak istedi. Kendisini tutamadı ve ağladı. Elinde olan bir güzel akşamı da terk ettiği için ağladı. Bir daha böyle bir akşam olur muydu? Bu kadar özlediği şeyde olamadığı için kızdı. Gözyaşları akarken Aylensis beyaz saçlı ve kambur bir kadına dönüştü ve gözyaşları akarken öfkesi hafifledi.

Aylensis'in uzaklaştığını gören Zersenil Aylensis'in peşinden kalktı. "Orman'a doğru gidiyor gene başına bir iş gelecek" diye söylendi. Peyma tuttu Zersenil'i "O, siz gittiğinizden beri ormanda Zersenil. Merak etme." Ama biraz sonra Adalet kalktı masadan. Sessizce yürüdü Aylensis'in arkasından. Ses çıkarmadan takip etti, ormanın karanlıklarına doğru ilerlediler birlikte. Bir süre sonra Aylensis sezinledi arkasında birinin olduğunu.

"Sen kimsin?"

"Benim Adalet" dedi Adalet sakince.

"Git buradan" dedi Aylensis. Adımlarını hızlandırdı. Ama Adalet onun yanında belirdi ve tuttu onu kolundan. Aylensis durdu. Adalet hiçbir şey söylemeden sarıldı Aylensis'e. Sarılması öyle şefkat ve sevgi doluydu ki. Çok iyi hissettirdi. Aylensis de sarıldı Adalet'e. İki kız Orman'ın karanlığında öylece durdular bir süre. Sonra Adalet Aylensis'e "Burada kal. Gölgeleri uyandırdın ve benden korkma" dedi. Sonra topuğunu yere vurdu ve iki insan boyunda devasa boynuzlu bir yaratığa dönüşüverdi. Fazlası ile ürkütücüydü hali. "Kal burada." dedi. Sonra ilerledi. Aylensis şaşırmış ve korkmuştu. Ama bir süre sonra ürpertisi arttı. Bir ağacın kovuğuna gizlendi. O gizlenirken ormanda gölgelerin hareket ettiğini gördü. Korkusu öyle çoğaldı ki bulunduğu ağacın kovuğuna iyice sindi.


Hareketlenen gölgeler ürpertici bir biçim alıp ziyafet sofrasına doğru ilerledi. At adamlar ve cazılar gölgelerin karşısına çıktılar ama gölgeler belirince perilerin hepsi kayboldu. Berrak sesli nehir perileri bile. Ziyafet sofrasını alt üst etti gölgeler ve hemen ardından da herkese saldırdılar. Cazılar en erken alt edilenler oldular. Gölgelerin ilk saldırısından sonra akıllarını kaçırmışçasına çığlıklar atıp ormana doğru kaçıştılar. Ormanda uyanan gulyabaniler ve diğer ürpertici varlıklar da gölgelerin uyanışının ardından harekete geçti. Zersenil bildiği büyüleri söylemeye başladı. Koca Adam ve Atasagun, Zersenil'i arkalarına alıp kılıçlarını çektiler. Ama varlığı devasa bir rüzgara benzeyen bir yaratığın kılıçla zarar göreceğini pek tahmin edemiyorlardı.

"Bunlar da ne?"

"Orman biz görmeyeli epey tehlikeli olmuş." dedi Atasagun.

"Bunlara karşı kılıç işe yaramaz, yedi yetim nerede?" diye sordu Zersenil. Yedi yetimin altısı o anda birlikte ayağa kalkıp topuklarını yere vurdular. O zaman bedenleri kapkara yılan pulları ile kaplıymış gibi görünmeye başladı ve bedenleri iki insan büyüklüğüne yükseldi. Adalet de benzer şekilde ormandan koşarak geldi. yedizlerin dudakları çok iriydi ve kafalarında boynuza benzeyen çıkıntılar vardı. Her birinin elinde farklı bir kamçı vardı. Alana çıktılar ve kamçılarını şıklattılar sonra ürpertici bir ses ile konuşmaya başladılar: "Gölgeler, yerin yedi dibinin yedi efendisi adına. Durun,"

Ses ormanda yankılandı. Sonra bir sessizlik kapladı ortalığı. Yedizler sonra ormana doğru yürüdüler ormandaki gölgeleri sessizleştirmek için.

Zersenil şaşkındı. Yedizlerin öldüğüne inanmıştı hep. Bu nedenle esrarengiz bir biçimde ortalıktan kaybolduklarını düşünmüştü. Şimdi anlamaya başladı, belki de yedizler hiçbir zaman bu dünyaya ait değillerdi. Aklına cadı metinleri geldi. Yediz doğumun enderliğini hatırladı ve yerin efendisinin arzularını düşündü. Gözlerinin önündeki ne kadar çok şeyi böyle az anlıyor olmasına şaştı. Garip Ana'nın yedi yetiminin babalarının yerin efendisi olduğunu şimdi anladı.

Son Yazılar

Hepsini Gör

Beyaz Tavuş Kuşu

Evvel zamanda uzak bir diyarda bir kümes sarayı varmış. Orada bir güzellik kraliçerya perisi her bahar bir sürü yumurtalar çalarmış orada...

Kral Baba'nın Kral Kızı

Evvel zamanda ve buralardan çok ama çok uzaklarda bir Kral ve Kraliçe yaşarmış. Kral çok ama çok güçlüymüş. Krallığının sınırları çok...

Kabus

Günler karlı ve sakin geçti. Alahçın Nene'nin gidişinden beri Çatırdayan ev böyle huzurlu hissettirmemişti Aylensis'i. Uzun uzun...

Comentários


bottom of page