top of page

Ormanın Sessiz Karanlığı / Alahçın Nene

Yedizlerin kükreme gibi yankılanan emrinden sonra ortalık çok sessiz ve karanlk bir hale büründü.

"Ne yapalım?" dedi Koca Adam, yetimlere.

"Aylensisi bulmalıyız." dedi Atasagun.

"Orman'a gidemeyiz. Yerin kapılarını açtı yedizler. Eğer tüm karanlığı güdemedilerse aşağı, aşağıdan gelenler olabilir."

"Yerden gelenlere merhaba deriz biz de o zaman. Aylensis'i yalnız bırakamam" diyerek ormana doğru yürümeye başladı. Ama biraz sonra ortalıkta ruh gibi gölgeler gene belirdi. Hayaletler gibiydiler. Gözleri boşluk olan gölgeler. Herkesin tüyleri ürperdi. Yürüyüp geçtikleri yerleri görmüyor gibiydiler.

"Orman boş ve yapayalnız."

"Terk edilmiş"

"Ölmeden çok daha önce burada olmalıydınız."

"Artık her şey için çok geç."

"Mutlu olduğumuz günler kimse için önemli değil"

"Sizin gidişiniz ormanın kalbini öldürdü."

Ve buna benzer bir sürü daha yürekten yaralayan sözler eden hayaletler kimsenin yüzüne bakmadan yürümeye devam ettiler. Zarar veriyor gibi görünmüyorlardı. Atasagun biraz bekleyip dinledikten sonra ormana doğru ilerledi:

"Aylensis! Aylensis neredesin?"

Aylensis Atasagun'un sesini duyunca içinde bulunduğu kovuğu azıcık daha itti. İyice sıkıştı. Ağlamasını durduramamıştı ve bu hali ile görünmek istemiyordu. Nefesini bile yavaşlatmak istiyordu.

"Aylensis ses ver lütfen, senin için endişeleniyorum." Aylensis duyup yanıtlamamaya devam etti. "Endişe etmen gereken zaman çok çok öncesinde kaldı" dedi sonra içinden.

Ama Atasagun'un sessiz olması gerektiğini biliyordu. Hayaletler göründüğü gibi tehlikesiz değildi. Bu kadarını biliyordu Aylensis.

Biraz sonra ilerde Aylensis'in hayaletten bir görüntüsü belirdi. Atasagun ne olduğunu anlayamayınca peşinden gitti. "Aylensis?"

Hayalet boş göz yuvaları ile baktı Atasagun'a. Sonra gülümseyerek koştu. Koşuştuğu yerler garip bir grilikle aydınlandı. Atasagun peşinden gitti. Ve ormanda birlikte yürüdükleri köşelerde ikisinin soluk anılarını gördü. İlk el ele tutuştukları, ilk öpüştükleri yerleri. Atasagun'un Kral olacağını ilk anlattığı kayayı gördü. Ve sonra eğilerek "Sen de benim Kraliçem olacaksın" demişti Aylensis'e. Aylensis utanıp koşuşturmuştu. Bu sahneyi izlediğinde Atasagun garip hissetti.

Hep, o konuşuyor ama Aylensis yanıt vermiyordu. Atasagun, bunu Aylensis'in istememesine yormuştu onca zaman. Şimdi buradan izlediğinde, Aylensis'in çok istediğini görüyordu. Hatırlıyordu. Yanaklarının kızarışını, teninin ışıldayışını ve Atasagun'a bakışlarındaki aşkı. Atasagun çok güçsüz hissetti ve sonra nefesleri sıklaştı, ayakları fermansızlaştı. Durdu bir köşede. Derenin kenarıydı orası. Sabahları kahvaltılarını hazırlayıp kaçıyorlardı gizlice buraya. Ve orada Atasagun

"Eğer benle evleneceğine ve yalnız ama yalnız bana aşık olacağına söz vermezsen burada, kendimi dereye atacağım!" diye bağırmıştı.

Aylensis o zaman gülerek "Aptal." demişti. Ama Atasagun o kadar çok ısrar etmişti ki sonunda Aylensis de "Kalbim zaten senin, aptal. Seninle evlenirim, yalnız ama yalnız sana aşık olacağım tüm ömrümce." demişti.

Atasagun orada dizlerinin üzerine çöktü. O zaman hayalet olan Aylensis koşuşturmayı bıraktı ve arkasına dönüp Atasagun'a baktı. Çok ürkütücü görünüyordu. Ellerini yumruk yapmıştı ve omuzlarını kaldırmıştı. Saçları sanki denizde yüzüyormuş gibi dalgalanarak uçuşuyordu.

Sonra hayalet, tıpkı geceleri evden gelen ses gibi tiz bir ses çıkardı. Ve o zaman Atasagun gri bir sisle kaplanmaya başladı. Acı çekti. O acı çekerken Atasagun'un ruhunun özü bedeninden dışarı doğru çıktı. Bu ışıl ışıl ışıldayan bir Atasagun siluetiydi. Ve hayalet ona doğru ilerliyordu.

Eğer hayalet, Atasagun'un ruhunun özüne dokunursa, ruhunun özü de grileşecekti ve Atasagun, boş ve üzgün bir adam haline gelecekti. Belki senelerce. Aylensis kovuğundan çıktı.

"Uzak dur!" dedi hayalete.

Hayalet Aylensis'e baktı ve yüzünü öne doğru uzattı. Aylensis çok iyi anlıyordu ne söylediğini. Ama bu Aylensis'in hayaleti değildi. Atasagun'un hayaletiydi. Bu nedenle ona sözünü dinletemezdi. Atasagun'un ruhunun özünün ışıltısını gördü. Bunun ona olmasını izleyemezdi. Atasagun'u yakalayıp çekmeye çalıştı. Bildiği tüm efsunlu sözleri söylemeye devam etti ama kendi hayaleti ona doğru bakıp elini talepkar biçimde uzatmaya devam ediyordu.

Eğilip Atasagun'un kulağına fısıldadı.

"Ben buradayım ve senin yanındayım. Atasagun, lütfen kendine gel!"

Ama Atasagun çok kuvvetsizdi. Aylensis onu çekip sürüklemeye çalıştı elinden geldiğince ama gücü yetmedi. Hem kendisi ağlamasını da durduramıyordu.

"Seni çok seviyorum, lütfen duy beni!" diye seslendi. Bembeyaz saçları ve iki büklüm sırtı ile elinden geldiği kadar çekebiliyordu. Sonra çantasına uzandı ve yedek gözyaşı kutucuğunu kırdı.

Kırmaması gerektiğini biliyordu. Hayaletler varken asla gözyaşı şişeleri kırılmazdı. Sizin içerisine girdiğinde yarısı kızıllaşmıştı. Gözyaşının sisi ise ortalıkta esen tekinsiz rüzgarla dağıldı ve o zaman ortalıktaki hayaletler çok daha kuvvetli hale geldi.

"Peyma! Adalet! Zersenil! Haluk!" seslenebildiği kadar seslendi ve arkasından bütün gücü ile Atasagun'u kucaklayıp ilerledi. Saçlarının ve bedeninin yarısı yaşlı yarısı ise genç, yarı kızıl yarı beyaz kadın sürükleye sürükleye Atasagun'u Çatırdayan Ev'e doğru ilerliyordu. Arkasında ise kendisinin hayaleti yürüyordu. Haluk onları gördü. Zersenil hayaletin önüne geçti ve birşeyler yapmaya çalıştı ama hayalet durmadı ve Zersenil'in içinden geçti. Zersenil müthiş bir acı hissetti yüreğinde ve yere yığıldı. Haluk Atasagun'u kucakladı. Aylensis o zaman Zersenil'e sarıldı ve olanca güçleri ile eve koştular.

Ev buz gibiydi. At adamlar evin etrafında koşuşturuyorlar, ormana gidiyorlardı ama bir faydası yok gibiydi. Sonra Kehriyar geldi ve evin üzerine kaldırdığı okunu havaya fırlattı. O zaman gökyüzünde yıldızlar ışıldadılar. Hayaletlerin belirginliği azaldı. At Adamlar hayaletlerden etkileniyora benzemiyorlardı. Sadece Kehriyar, yıldızlardan kafasını çevirdiğinde sırtındaki gözleri olmayan Alahçın'ın hayaletini özenle indirdi yere. Ellerini tuttu. Gözlerinden yaşlar damladı birbiri ardına. Yıldızların ışığını istemeyen bir o vardı. Yıldızlar ışıldarken ellerinin arasında tuttuğu fedakar ellerin hayaleti belirginliğini yitirdi. Ve koca At Adam, yılların ustası, gözyaşları içinde bakındı etrafa. Şimdi güvenliydi ortalık.


Son Yazılar

Hepsini Gör

Beyaz Tavuş Kuşu

Evvel zamanda uzak bir diyarda bir kümes sarayı varmış. Orada bir güzellik kraliçerya perisi her bahar bir sürü yumurtalar çalarmış orada...

Kral Baba'nın Kral Kızı

Evvel zamanda ve buralardan çok ama çok uzaklarda bir Kral ve Kraliçe yaşarmış. Kral çok ama çok güçlüymüş. Krallığının sınırları çok...

Kabus

Günler karlı ve sakin geçti. Alahçın Nene'nin gidişinden beri Çatırdayan ev böyle huzurlu hissettirmemişti Aylensis'i. Uzun uzun...

Comments


bottom of page