Günler karlı ve sakin geçti. Alahçın Nene'nin gidişinden beri Çatırdayan ev böyle huzurlu hissettirmemişti Aylensis'i. Uzun uzun konuştular. Herkes neler yaptığını anlattı. Koca Adam en çok Ayşe'sini anlattı ve çocuklarını. Herkes Koca Adam'ı ziyarete gitmeye karar verdi. "Ne zaman gidecekler?" diye merak etti Aylensis. Kendisinin de gidip gidemeyeceğini merak etti. Zersenil'in kehanet sanatı'nı öğrendiği tuhaf okulu dinlemeyi çok sevdi Aylensis. Her akşam yatmadan evvel gene o okulla ilgili birşeyler sordu Zersenil'e.
"Şimdi istediğinde gene gidemez misin?" diye sordu son seferinde.
"Aylensis, küçük bir çocukken de böyleydin. Uyumadan önce hep bana sorular sorardın. Ama o zaman yanıtımın tamamını dinlemeden uyurdun!" dedi gülerek Zersenil.
Güldü Aylensis. Zersenil'le böyle, yani biraz itişip duran bir abla kardeşmişler gibi bir ilişkileri olduğunu unutmuştu. Aslında çoğu şeyi, tekrar tekrar düşünmüştü ama şimdiki gibi bir araya gelmediği zaman sadece anıları hatırlamanın insana çoğu şeyi, çok çocukça bir yerden hatırlamasına neden olduğunu fark etti.
"Hayır Aylensis, şimdi gitsem gittiğimde o okulu yerinde bulamam."
"Nasıl ama? O kocaman kuleler ve devasa bina. Nasıl yerinde olmaz?"
"Yerinde değil işte. Çok gittim zaten." dedi Zersenil, sesi çok hüzünlüydü.
"Nasıl?" diye sordu Aylensis.
"Bizlere bir kapı açılıyor. Yeteneği olanlara. O kapıdan geçtiğimizde şimdiki zamanı ve yeri bırakıyoruz. Orada birlikte eğitimde olduğum dostlarım ve hocalarım, her biri başka bir zamana ve yere ait insanlar. Kimi tarih öncesi dönemlerde yaşıyor ve kimi ise gelecekte. Sadece aynı kapıdan geçebilmişiz ve birlikte olmuşuz orada. Sonra kendi zamanımıza dönüyoruz. Bize anlatılmıştı ilk gün de."
"Peki sen ne kadar kaldın orada?"
"Altı sene."
"Oha! Tam altı sene bizim zamanımızda değil miydin yani? Dünyaya çıkıp seni arasak hiç bir yerde bulamaz mıydık?"
"Bulamazdınız." dedi Zersenil. Aylensis şaşkınlıkla düşündü.
"Peki o zaman yaşlandın mı?" diye sordu.
Zersenil çok güldü buna. "Evet Aylensis, zaman benim için de geçti, herkes için geçtiği gibi."
Aylensis çok şaşkın hissetti. Koca Adam kendisine kocaman bir hayat kurmuştu. Bir ailesi vardı. Atasagun ve Zersenil bir sürü şey yapmışlardı. Yedi yetim'in gündüz halleri birşey bilmiyordu ama gece halleri, Cehennem'e hükmediyorlardı. Şaşkındı Aylensis.
"Sen ne yaptın peki?" diye sordu Zersenil, Aylensis'e.
"Hiç birşey yapmadım." dedi Aylensis. Suçlu hissetti böyle söylerken.
"Nasıl yani?" diye üsteledi Zersenil.
"Öyle işte. Siz gittiğinizde ormanda dolaşıp durdum. Çatırdayan evde kaldım biraz. Birlikte yürüdüğümüz günleri ve sizi düşündüm."
"Neden gelmedin o zaman bize?" diye sordu Zersenil.
"Gelsem de seni bulamazmışım."
"Koca Adam'ı bulurdun." dedi Zersenil.
"Ormandan nasıl çıkarım bilemedim. Siz dönersiniz diye bekledim." dedi Aylensis. Aylensis'in ürkek ve şaşkın haline baktı ve üzüldü Zersenil. Onu ormanda bırakıp gittiklerinde ne kadar küçücük olduğunu düşündü. Onyedilerindeydi ama küçücüktü henüz. Acıdığını hissetti.
"Ormanda kalmak nasıldı?"
Çok kötüydü. Sizi, Alahçın Nene'yi çok özledim. Ve çok yalnızdı orman. Siz gittiğinizde gittikçe daha da yalnızlaştı sonra."
İkisi de sustular.
"Gelmeliydik senin yanına Aylensis. Özür dilerim." dedi Zersenil. Zersenil'i böyle söylemesine üzüldü Aylensis. Gözleri doldu. Şimdi mutluydu burada oldukları için. Ama tıpkı Zersenil'in kaybolan okulu gibi, bu zaman da bitecekti. Gene gideceklerdi ve gene yapayalnız kalacaktı Aylensis. Bunu hissediyordu. Bu his korkutuyordu onu. Bu korku yüreğindeyken uyuyakaldı. Diğerleri gibi.
Uyku ağır bir yorgan gibi çöktü üzerine ama biraz sonra uyandı. Ev buz gibiydi. Üzerine birşey aldı ve herkesin nerede olduğunu merak etti. Yataklar boştu ve ev örümcek ağları ile kaplanmıştı. Şömineyi yakmaya çalıştı ama evin içinde dolaşan tekinsiz bir soğuk esinti ateşin yanmasına izin vermedi. Evin camları çatlamıştı ve terkedilmiş görünüyordu ev. Boğazına kadar huzursuzluk hissetti Aylensis. Gördüğü herşey, yanına gelen yetimler, herşey, herkes neredeydi? Ve sonra o tiz ses duyuldu gene.
"Ah! Hayır!" diye bağırdı. Camlardan dışarı baktığında uzakta koşuşturan at adamları ve cazıları görür gibi oldu sislerin arasında. Ama gördüklerinin onlar olup olmadığından da emin olamadı. Tiz ses gene bağırdı. "Hayır, sus artık!" diye bağırdı Aylensis. Sonra yatağına oturdu. Sıcaktı yatağı. Ağlamaya başladı. Boğulduğunu hissediyordu. Sessizlik, boşluk, yalnızlık. Boğuyordu onu. Buna tekrar dayanabileceğini sanmıyordu. Herkes neredeydi. Ağlamaya başladı. Ağlamaması gerektiğini biliyordu ama ağladı, ağladı. Gözyaşları yanaklarından aktı ve akarken yanaklarında oyuklar ve çukurlar belirdi. Ağlarken ellerine baktı ve ellerinin yaşlı kadının ellerine dönüştüğünü izledi. Artık dayanamıyordu. Böğürür gibi ağladı. Ağladı. Ve bir anda gözlerini açtığında, ev sıcaktı ve yanakları ıslaktı. Yatağında doğruldu ve kendisini Çatırdayan evde buldu.
"Rüyaymış" dedi. Derin nefesler alıp verdi. "Rüyaymış" Ama buna tekrar dayanamayacağını çok iyi hissetmişti.
Nefes alması normale dönüp de kendisine baktığında ellerinin buruştuğunu fark etti. Saçlarına baktı ve saçlarındaki beyaz rengi gördü. "Ah, olamaz" dedi. Dışarısı karlarla kaplıydı. Çantasına baktı. Son sefer gittiğinde göz yaşı şişeciklerinden biraz fazla aldığını biliyordu. Kimse uyanmadan çantalarını karıştırdı ve nihayet bir tane bulabildiğinde Zersenil yatağında dorulmuş kendisine bakıyordu. Ne yapacağını bilemedi ve hızla yere attı keseciği. Kesecik kırıldı ve gri bir bulutla kapandı heryer. İçinden Zersenil'in onu görmemiş olmasını diledi. Ama gri duman kaybolduğunda karşısındaydı Zersenil.
"Ne oldu. Bu nasıl bir büyü?" diye sordu.
"Bilmiyorum Zersenil, kabus görmüş olmalısın." dedi Aylensis.
"Gördüklerim kabus değildi. Ormanda da benzer bir görüyü görmüştüm Aylensis. Ne oluyor anlat bana!" üsteledi Zersenil. Ama tam o esnada tiz ses duyulmaya başladı.
"Bu sesle senin bir ilişkin mi var? Bu yaptığın şeyle?" diye sordu Zersenil. O anda yanlarında Adalet ile Peyma belirdi.
"Size eşlik edeceğiz." dediler. Ama ürpertici gece halleri ile gelmişlerdi.
"Sizin burada olmanızın daha tehlikeli olduğunu sanıyordum" dedi Aylensis.
"Bana cevap ver" diye üsteledi Zersenil.
O zaman Aylensis hızla odadan çıktı. Koca Adam ile Atasagun ayaktaydılar. Aylensis hızla basamakları inmeye başladı mutfakta açılan. Zersenil, Payma ve Adalet de ona hızla eşlik ettiler. Koca Adam ve Atasagun da peşlerinden indiler. Bu sefer beşik boştu ve beşik de sallanan sandalye de sallanıyordu. Hızlı adımlarla ilerledi Aylensis. Sonra ormanda bir açıklığa geldiler. Aylensis bağırdı:
"Nerdesiniz?" diye.
"Ne yapıyor bu?" diye çıkıştı Aylensis. Ormandaki bu yer ona tanıdık geldi. Çatırdayan evin arkasındaki mezarlıktı, bir sürü dikilitaşları ile birlikte. Ama ağaçlar çok daha genç ve dikilitaşlar çok daha yeni görünüyordu. Sanki mutfaktaki geçit daha eski bir zamana açılıyormuş gibiydi.
"Hazır mısın o zaman?" diye belirdi Yaşlı kadın birden karanlıktan.
"Neye?" diye sordu Aylensis.
"Benle gelmeye?" diye sordu yaşlı kadın. Sonra döndü ve taşa baktı. Aylensis de taşa baktı ve delice bir çığlık atmaya başladı. O zaman yaşlı kadının elindeki bebek de tiz sesle bağırmaya başladı. Diğerleri ona doğru yürüdüler ve ona doğru yürürlerken ortalık gene karardı. Ağır, küflü bir rüzgar esti üzerlerine. Ve hepsi birbirini tuttu.
Saatler sonra her biri yatağında uyandı gene. Bir tek Aylensis uyanmadı. Ateşi yüksekti ve gözleri açılmıyordu. Acı çekiyormuş gibi inliyordu. Cazılar sirkeli sularla alnını ıslatıp ateşini düşürmek için yaptıkları acı çaylardan içirmeye çalışıyorlardı.
Adalet de oradaydı.
Zersenil uyandığında Peyma'yı aradı. Bulduğunda gece gördüklerini anlattı.
"Saçları bembeyazdı ve yemin ederim çok yaşşlı görünüyordu. Gece olanlarla bir ilişkisi olmalı." dedi.
"Gece olanları bilemiyorum. Bir tarafım biliyor olmalı ama o tarafımın bilgisi bana gizli tutuluyor." dedi Peyma. "Sen ne olduğunu düşünüyorsun?"
"Bilmiyorum. HErşey bir yanılsama mı? Uyandığında sormalıyım" dedi. Ve çantalarını aradı Aylensis'in. O gün boyunca Aylensis bir türlü kendine gelmeyince dışarı çıkıp CanAdam'ı buldu.
Olanları anlattıktan sonra,
"Lütfen onun oyuğunu göster bana. Bu olan biteni çözmemizle bir ilgisi olmalı" diye ısrar etti.
Can Adam ona yolu gösterdi. Ama çok tereddütteydi. Aylensis'e ihanet ediyormuş gibi hissediyordu.
"Ormanda uğursuz birşey var. Tekinsiz bir şey. Ama Aylensis'in yaptığı bir kötülük değil bu." dedi Can Adam.
"Aylensis yaptığı şeyin bir kötülük olduğunu bilmiyor olabilir." diyip karlarda zorla hareket etti Zersenil.
Uzun bir yürüyüşün ardından tırmanmaya başladı ve Aylensis'in yarığına geldi. Göz yaşı şişelerini buldu. Bir dolap dolusu şişecik. Sonra birini aldı yanına. Ve yürümeye başladı. Ormandaki yanık yere gitti. Yanmış toprağa dokundu ve toprakta kalmış olan iksir parçalarına baktı. Gümüşi bir renkte parıldıyordu iksir. Kokladı. Ve sonra bir adım geriye çekildi.
"Bana sırları aç. Bana sırları aç. Bana sırları aç." diyerek ellerini sanki görünmez bir çarkı çeviriyormuş gibi çevirmeye başladı. Bir süre sonra elindeki göz yaşı şişeciğini yere fırlattı ve gri renkli dumanın içine girdi.
Sanki canı çok acıyormuş gibi kalbini tuttu ve iki büklüm halde yere düştü. Can Adam ona doğru hamle etti. Gri dumanların arasında çığlık atan kadını alamadı. Dumanların dağılmasını bekledi ve bir an sonra acı içinde kıvranan Zersenil'i kucakladığı gibi sırtına koydu ve çatırdayan eve götürdü.
Orada iki kadını karşılıklı uzandırdılar. İkisinin de kendisine gelmesi tam beş gece geçmesini gerektirdi. Koca Adam da Atasagun'da kadınların başında huzursuzca beklediler.
Zersenil kendisine geldiğinde çok az yedi ve çok daha az konuştu. Aylensis de öyle. Çatırdayan ev, kimsenin anlayamadığı tekinsiz bir sessizliğe büründü.
Comments