Evvel zamanda şen ve mutlu yaşanan bir ev varmış. Kocaman bir ağacın en üstündeymiş. Ağaç eve, ağacın gövdesindeki basamaklardan döne döne çıkılırmış. Ağaç evde yaşayan bir Noel Baba varmış bir de Matruşka Nene varmış. Matruşka Nene'nin bir tanecik bir kızı varmış. Kızınınsa tam tamına dört çocuğu varmış. Matruşka Nene, uzun süre kızını içinde tutmuş, torunlarını da içinde tutmuş ama kızı sıkılmış ve gitmiş. Ama torunlarını götürmemiş. Matruşka Nene'nin çok sevgisi ve çok kaygısı varmış. Kızı gittiğinden beri içini çok boş hissediyormuş. Bu nedenle daha da kaygılıymış.
Birlikte şöminenin etrafında otururlarmış akşamları. O zaman kıpkırmızı yanaklı Matruşka Nene mutfaktan çıkarmış. Peşinden de ellerinde tepsilerle dört minik torunu çıkarmış. Noel Baba çok iştahlı bir adammış. Matruşka Nene sabahtan akşama kadar mutfakta çeşit çeşit yemek pişirirmiş, akşam tıka basa yerler pek mutlu olurlarmış. Sonra şöminenin yanında otururlarmış. Noel Baba orada torunları için ve Dünya'nın ondan oyuncak bekleyen tüm çocukları için oyuncaklar yontarmış ahşaptan. Ve o çocukların hikayelerini anlatırmış. Matruşka Nene de Noel Baba'ya demli çay koyar, çocuklara da portakal ve mandalin soyarmış. Sonra da torunları uykuya götürürmüş. Hepsinin ayacıklarını, sırtını okşaya okşaya uyuturmuş onları. Noel Baba, yılbaşlarını hiç ailesi ile geçiremezmiş ama bu bir sorun değilmiş. Torunlardan biri Dünya'nın dört yanından gelen peçeteleri koleksiyonuna koymayı pek severmiş. Diğeri Dünya'nın her köşesinden gelen kitapları ve kartpostalları biriktirirmiş. Bir diğeri erkek savaş oyuncaklarını istermiş Noel Baba'dan ve en küçüğü ise Dünya'nın her şekercisinden gelen şekerleri istermiş. Noel Baba oyuncak dağıtmaya gider, gittiğinde torunları için bu eşsiz hediyeleri de alır getirirmiş. Günler böyle şen ve mutlu geçip gidermiş.
Zamanlar iyiden iyiye geçip gitmiş. Nasıl oldu bilinmez günün birinde o diyara ve başka diyarlara da Gölge Kuş isimli devasa kocaman bir kuş gelmiş. Kuş konduğu evlerin tepesinde üç kere ötermiş. Konduğu ev, o konar konmaz buz gibi soğur ve kapkaranlık olurmuş. Kuşun gölgesinden bir kadın çıkarmış ve kadın usulca şömineye gider ve ateşi çalarmış. İşte Noel Baba'nın evinde de öyle olmuş. Gölge Kuş'un başka evlere geldiğini ve ateşlerini çaldığını duyunca Matruşka Nene çok tedirgin olmuş. Susmuş, çok konuşan çenesi o günler konuşmamış. Gölge Kuş geldiğinde onu evlerinin tepesinden kovmak için upuzun çoraplar ördüğü metrelerce uzunluktaki memelerini savurmuş kuşa doğru ama kuş tepelerinden gitmemiş. Ve evleri kararmış, soğumuş. O zaman Matruşka Nene'nin beti benzi solmuş. Çocuklar karanlıktan korkup saklanmışlar. Ve gölgelerin içinden bir kadın çıkmış, heybesini açmış ve şöminedeki ateşi çalmış. Gölge Kuş gidince Matruşka Nene'nin solgun benizi düzelmemiş. Ateşi yakmaya beyhude (boşuna) çabalarmış ama muvaffak olamamış. O da bırakmış artık. Noel Baba da eve gelmiş. Anlaması gerekirmiş aslında birşeyler olduğunu ama hiç anlayamamış. Gittikçe Noel Baba ve Matruşka Nene solgunlamış, silikleşmiş. Hayaletler gibi olmuşlar. Şömine yanmayınca ev soğumuş ve yemekler de pişmemiş. Torunları bu durum çok ürkütüyormuş. Neden nöyle olduğunu sorup duruyorlarmış birbirlerine ama Noel Baba da Matruşka Nene de hayaletler gibi olduğundan ne duyuyorlarmış söylediklerini ne de birşey yapıyorlarmış. Uzaklara bakıyorlarmış. Eskisi gibi sofra hazırlanıyormuş uyku vakti oluyormuş masal saati oluyormuş ama hayalet gibi uzaklara bakan Noel Baba nın anlattıkları anlaşılmıyormuş. Matruşka Nene çocukların ayaklarına dokunursa eğer çocuklar daha da üşüyormuş. Gölge Kuş'dan bahsedilmesi ise nedense Matruşka Nene tarafından yasaklanmış. Ama günler gittikçe daha ürkütücü bir hal alınca kardeşler oturup plan yapmışlar.
"Ben Gölge Kuş'un ne yana uçtuğunu gördüm." demiş erkek olan. Karşı dağın ortasındaki dev yarıpa doğru uçtu ve yarığa girdi. Abla olan o yarıktan hep korkuyormuş. Ama kardeşler cesaretlerini toplamışlar be yarığa karar gitmişler. İçerisi karanlıkmış ve esen havadan anlaşıldığına göre dipsiz bir kuyu gibiymiş. Ne yapacağız diye düşünürlerken ve korkarlarken birden mağaranın içinden bir köstebek çıkmış. Köstebek çocuklara burada ne yapıyorsunuz diye sormuş. Çocuklar da bir bir anlatmışlar neler olduğunu. O zaman köstebek düşünmüş ve demiş ki. Siz çok küçüksünüz ama derdiniz büyük, ben size yardım edeceğim ama bu yarıklar, yerin diplerine giden uçurumlar hele hele Gölge Kuş ve Gölgelerin Kadını hiç çocuklara göre değildir. Beni takip edin. Yerin dibine vardığımızda kulaklarınızı tıkayın. Çünkü gölgelerin kadını orada yaşar ve uyanık olduğunda aynanın karşısına geçer, saçlarını tararken şarkılar söyler. Şarkıları duymak sizin gibi küçük çocuklara hiç mi hiç iyi gelmez. Ateşi geri alabilmeniz için Gölge Kadın'ın heybesini çalmanız gerekir. Başka türlü ateşi geri götüremezsiniz demiş.
Çocuklar köstebeği takip etmişler. Aşağı, daha aşağı doğru gitmişler. Ve en aşağılara geldiklerinde, yerin dibinde ortalığı alev alev yanarken bulmuşlar. O zaman kulaklarını tıkamışlar. Köstebeğin peşinden gitmişler ve ateşlerin arasında saklanmışlar. Gölge Kadın orada ortaya çıkmış ve büyük bir aynanın karşısına oturrmuş. Saçlarını taramış ve ağzını açmış. Şarkılar söylemeye başlamış. O şarkılar söyledikçe alevler daha da yükselmiş, yükselmiş. İyice yükselmiş. Çocuklar köstebeğin peşinde saklana saklana ilerlemişler. O zaman aynada gölge kadının yansımasını görmüşler. Gölge Kadın genç ve güzel görünüyormuş. Şarkı söyledikçe yanaklarından şıp şıp yaşlar dökülüyormuş. Aynadaki yansıması ise yaşlı çok yaşlıymış. Yavaşça yaklaşıp heybeye uzanmışlar. Ancak heybeyi tam alacaklarmış ki o esnada minik kardeş bir gürültü yapmış ve gölge kadın onları görmüş. O zaman ablanın ve abinin bileklerini tutmuş. Alevlerin içinde Gölge kadın tutunca bileklerini çok enteresan ama buz gibi hissetmişler çocuklar. Gölge kadın tıpaları çıkarttırmış kulaklarından ve demiş ki, Madem heybeyi ve ateşi çalmaya geldiniz. Alın ama giderken mutlaka şu sandığımı da götüreceksiniz. O sandığı Noel Baba'ya vereceksiniz. İçinde benim şarkılarım var. O şarkıları sadece ama sadece Noel Baba duymalı.
Öyle olunca çocuklar tamam demiş. Kadın, heybeyi de sandığı da çocuklara vermiş sonra onların gitmesine izin vermiş. Çocuklar ateşi de almış gitmişler. Ateşi şömineye koymuşlar. Günler geömiş, geçmiş tam 13 gün sonra Noel Baba hayalet halinden eski haline geri dönmüş ve olan biteni merak etmiş. Çocuklaranlatmışlar. Matruşka Nene susmalarını söylese bile susmamışlar. Sandığı vermişler o zaman. Matruşka Nene çok korkmuş, "Şarkılar senin aklını alır sakın aman dinleme" dediyse de dinletememiş. Noel Baba şarkılı sandığı almış ve odasına çekilmiş. Çıktığında tepeden tırnağa kıpkırmızıymış. Terasa çıkmış ve bas bas bağırmış. O bağırınca gök gürüldemiş, bulutlar onların evlerinin etrafına toplanmışlar. Noel Baba, çocukların Gölge Kadından getirdikleri heybeyi almış, açmış ve tüm yıldırımlar heybenin içine dolmuş. Sonra heybesini kapatmış Noel Baba. Ve çıkmış yola. Derler ki, o şarkılar zülme uğramış tüm çocukların ağıtlarıymış ve Noel Baba yer üstünde dolaşıp o çocuklara zülmeden ne kadar zalim varsa hepsine yıldırımlar göndermiş. O günden sonra Dünya'da çocuklara zülmetmeye kimse cesaret etmemiş. Eden herkes de cezasını çok fena çekmiş. Çocuklar güvenli bir Dünya'da hiç örselenmeden sevile sayıla iyi iyi bakıla bakıla büyütülmüş. Ve sonsuza kadar herkes mutlu olmuş.
Comments