top of page

Deli Kadının Şerri - Karadeniz'in Üzgün Cadısı Kısım 2

Sonraki günlerde kız evinden çıkmamış. Herkes okulun neden yıkıldığını konuşmuş ama kimse Deli Kadın'ı veya onun yaptıklarını görmemiş. Kız da öyle suçlu hissediyormuş ki kendisini kimselere bir şey anlatamamış. Sadece nenesine anlatıyormuş. Evde yatağında kıvrılmış uzanıp duruyor, ağlıyormuş. Kimselerle de konuşmuyor, çok az şey yiyormuş.


Deli Kadın sonra da o şehirde dolaşmaya devam etmiş. Kızın sandığı gibi denizlere atlamakla ölmemiş veya bitip gitmemiş. Belediye meclisini yıkmış, çarşı pazarı darmadağınık etmiş. Günler çok karanlık ve karamsar geçmiş. Sonunda bizim kızın ailesi bu diyarlar yaşanmaz diyerek oraları terk etmeye karar vermişler. Ama kız oraları çok seviyormuş. Hazırlanıp herşeylerini bir at arabalarına yüklemişler. Giderlerken Kız at arabasının en arkasında oturmuş ve yitip gidenlere bakmış. Yıkılan şehrine. Sonra ormanın kıyısında deli deli gülen Deli KAdın'ı görmüş. O an kendisini tutamamış ve arabadan atlayıp koşa koşa ormanın kıyısına gitmiş.


"Ne yaptın! Neden yıktın her yeri! Burası benim şehrim. Seni şehrimi yıkman için kurtarmadım ben!" diye bağırmış. Deli Kadın dönmüş, suratında deli ve mutlu bir ifade varmış:

"Beni sen mi kurtardın! Ah! Sen mi?" demiş.

"Cevap ver, neden yaptın!" demiş kız gene.

"Bu şehir beni öldürdü! Öldürdü beni. Bu şehir öldürdü beni!" demiş Deli Kadın deli deli gülerek. "Ama artık şehir de öldü. Meselemiz bitti" demiş ve sonra ormana doğru yürümeye başlamış. Kız peşinden gitmiş sinirli sinirli ama deli kadın ormanın ortalık yerinde hiç bir otun bitmediği bir açıklıkta durmuş. Sonra kıza bakmış dönüp deli deli, sonra bir anda küllere dönüşüp düşmüş yere.

"Aylan! Neredesin! Aylan" diye seslenip gelmiş annesi ile babası kızın. Nenesi de gülümseyerek ormana yürümüş.

Kız cevap vermemiş.

"Ah, kızım. Kızım. Canım kızım, deli kızım." diye dövünüp ağlamaya başlamış Nene. Yerlere uzanmış ve topraklara dokunmuş. Külleri alıp yüzüne gözüne döşüne sürmüş.

"Anne, hadi kalk buradan." demiş Aylan'ın annesi ama o da sonra oturup ağlamış annesinin yanında. Babası gelip kızını tutmuş ve onu kenara çekmiş.

"Çok uzun seneler evvel, annenin ablası burada yakıldı. Cahillik, annen küçük bir kızdı o zaman. Ablası aslında biraz deli bir kadındı. Ama onu cadı olduğunu düşündüler. Zavallıcığın tek yaptığı şey ormanda zaman geçirmekti. Hayvanlarla konuşmaktı. Ama onun bu davranışları tehlikeli bulundu." diye anlattı babası sakince. Kız o zaman ne yapacağını dilemedi. Nenesi ile annesinin ağlamaları bittiğinde birlikte arabaya yürümüşler.

"O zaman gitmeliydik buradan" dedi annesi Aylan'a. "Ama ben küçüktüm, annem delirdi işte o günden sonra. Gidecek yerimiz yoktu ya da biz bilemedik. Sonra da insan alışıyor. Alıştık işte." demiş. Aylan, kendisini daha az suçlu hissetmiş. Yıkık dökük şehri izlemek onda umutsuzluk yaratmış. Ama annesinin ve nenesinin bu yıkık dökük hikayelerini dinlemek onu çok daha mutsuz hissettirmiş. Ve arabaları uzaklaşırken uyumuşlar birlikte.


Uyandıklarında uzak bir başka şehre gelmişler. Bu şehir kalabalık ve ürkütücüymüş. Kocaman bir dağın eteğindeymiş ve dağ oldukça yüksekmiş. Dağın en tepesinde ise tüyler ürperten bir kale varmış. Aylan aylarca ve yıllarca sesini çıkartmamış. Çok az konuşmuş, evinin dışında çok zaman geçirmemiş. Seneler geçmiş böyle. Çok seneler geçmiş, kızın hayatını yaşayacağı, güleceği, koşacağı ve seveceği bir sürü seneler. Kız Nenesinin yanından ayrılmamış, minik bir kedi gibi. Ama kedi gibi...

Son Yazılar

Hepsini Gör

Beyaz Tavuş Kuşu

Evvel zamanda uzak bir diyarda bir kümes sarayı varmış. Orada bir güzellik kraliçerya perisi her bahar bir sürü yumurtalar çalarmış orada...

Kral Baba'nın Kral Kızı

Evvel zamanda ve buralardan çok ama çok uzaklarda bir Kral ve Kraliçe yaşarmış. Kral çok ama çok güçlüymüş. Krallığının sınırları çok...

Kabus

Günler karlı ve sakin geçti. Alahçın Nene'nin gidişinden beri Çatırdayan ev böyle huzurlu hissettirmemişti Aylensis'i. Uzun uzun...

Comments


bottom of page